HAYYAM RUBAİLERİ - 121 - 140 | |||
121. Bir testici gördüm, çamur içindeydi: Ayağı çarkında, elinde bir testi; Testinin başında bir yoksulun ayağı Kulpunda bir padişahın kellesi. |
122. Bir testi aldım çarşıdan ucuza; Gizli gizli neler anlattı bana; Bir şahdım, dedi; altın kupam vardı; Şimdi neyim? Testi oldum şaraba. |
||
123. Bilmem, ne sayar durursun bir, iki; Ha bir olmuş, ha yüz bin fark etmez ki Çal sazını, sonun bir avuç toprak, Şarap ver, bir esip gitmedir bizimki. |
124. Kambur Felek, sen ne konaklar yıka geldin; Kin beslersin bize, zulüm eski adetin. Şu kara toprağın göğsünü bir yarsalar, Ne inciler yatar içinde bilir misin? |
||
125. Yoksul, dertli gönlüm arar sevgilisini; Aklı gelmez başına, yer kendi kendini. Bana sevgi şarabını sundukları gün Kana boyamışlar varlık kadehimi. |
126. Ha Belh' te ölmüşsün, ha Bağdat' ta hepsi bir; Kadeh doldu mu, acı da olsa içilir. Keyfine bak; çok aylar doğmuş batmış sensiz; Sensiz daha çok ayların on dördü gelir. |
||
127. Gönlümün dilediği gül yüzüne bakmak; Elimin özlediği kadehi kavramak. Her zerrem nasibini almalı dünyadan Yarın güle kavuşturmadan beni toprak. |
128. Behram' ın şarap içtiği orman köşkünde Bir tilki yavrulamış, bir ceylan keyfinde. Ömrünce yaban eşeği avlamış Behram: Mezar da Behram' ı avlamış günün birinde. |
||
129. Ben bıyıkları süpürge etmişim meyhanede: Hayırmış, şermiş bırakmışım ikisini de. İki dünyayı karpuz gibi önüme koysalar Ne birine metelik veririm, ne ötekine. |
130. Padişah ol, yokluk halkasına gir de; Yıkan, kirin pasın kalmasın gönülde. Meyhaneye ermeğe gelince biri Kendini bil de ne yaparsan yap de. |
||
131. Toprakla karışıp bulanmamış bir can Sana konuk geldi bir temiz dünyadan. Otur, bir kadeh şarap iç kendisiyle, Sana iyi geceler deyip kaçmadan. |
132. Ne yazık, pişmiş ekmek çiğlerin elinde; Ne yazık, çeşmeler cimrilerin elinde. O canım Türk güzeli kömür gözleriyle, Çaylakların, uğruların, eğrilerin elinde. |
||
133. Dünyaya geldiler, coşup taştılar; Güldüler, eğlendiler, anlaştılar; Bir kadehte sızıverdiler bir gün Ölüm uykusunda kucaklaştılar. |
134. Bilir misin, yüceler yücesi Tanrı, Şarap ne zaman coşturur içenleri? Pazar, pazartesi, salı, çarşamba, perşembe, bir de cuma, cumartesi günleri. |
||
135. Yaşamak elindeyken bugüne bugün, Ne diye bırakır, yarını düşünürsün? Geçmiş, gelecek, kuru sevda bütün bunlar; Kadrini bilmeğe bak avucundaki ömrün. |
136. Toprak olup gitmişlere sorarsan Ha gavur olmuşsun ha müslüman. Kimler bu dünyada eğlenmemişse Ötekinde yalnız onlar pişman |
||
137. Ey garip kuş! Bu yıldızlar darı sana; Elest günü canı sen verdin insana. Dünyayı gören büyülü bir kadeh varmış: O kadeh sende, başka yerde arama. |
138. Bu zamanda az dostun oldun, daha iyi. Herkesle uzaktan hoş beş edip geçmeli. Can gözünü açınca görüyor ki insan En büyük düşmanıymış en çok güvendiği. |
||
139. Feleği döndürebilir misin muradınca? Ne çıkar gök yedi kat değil sekiz katsa? er geç toprağa karışıp gidecek gövdeni Ha ovada kurt yemiş, ha mezarda karınca. |
140. Bak, gül yeşiller, sevinçler içinde; Arar bulamazsın gelecek perşembe. İç şarabını, gül kokla, yeşil topla: Toprak oluvermeden gül de yeşil de. |