HAYYAM RUBAİLERİ - 101 - 120 | |||
101. Felek, delik deşik ediyorsun yüreğimi; Yırtıyorsun ikide bir sevinç gömleğimi, Esen yelleri ateş ediyorsun bana; Çamura çeviriyorsun içeceğimi. |
102. Haram, acı, kötü derler canım şaraba: Oysa ne hoş şey, hele bir güzel sunarsa; İçin bakın; hem doğrusunu istersen, Haram dedikleri her şey hoş galiba! |
||
103. Dedim ben artık kızıl şarabı içmem; Üzümün kanıymış bu, ben kan dökmek istemem. Gün görmüş aklım şaşırdı: Sahi mi? dedi; Yok canım, şaka, ben nasıl içmem! |
104. Sen bu dünyanın sırlarına eremezsin; Erenlerin dilini de söktüremezsin; İyisi mi iç şarabı, cennet et bu dünyayı: Öbür cennette ya girer, ya giremezsin. |
||
105. Bulut geldi; lalede bir renk bir renk! Şimdi kızıl şarap içmemiz gerek. Şu seyrettiğin serin yeşillikler Yarın senin toprağında bitecek. |
106. İki batman şarap, bir buğday ekmeği; Bir koyun budu, bir de ay yüzlü sevgili; Daha ne istenir bilmem şu dünyada: Padişah daha iyisini bulabilir mi? |
||
107. Dünyaları değişmem kızıl şaraba; ay da ondan sönük; çoban yıldızı da. Şarap satanların aklına şaşarım: Ondan iyi ne var alınacak dünyada? |
108. İnsan son nefese hazır gerekmiş: Nasıl ölürse öyle dirilecekmiş. Biz her an şarap ve sevgiliyleyiz: Böylece dirilirsek işimiz iş. |
||
109. Biz de çocuktuk, bir şeyler öğrendik; Bildiklerimizle övündük, eğlendik. Şu oldu, bu oldu da ne oldu sonra? Bir bulut gibi geldik, yel gibi geçtik. |
110. Hayyam bilgelik çadırları dokudu; Sonra dert potasında yandı kül oldu. Bir pula satıldı kader çarşısında, Ölüm celladı geldi, boynunu vurdu. |
||
112. Dostum, gel yarına kanmayalım biz; Günümüzü gün edelim ikimiz. Yarın çekip gittik mi şu konaktan Yedi bin yıl önce gidenlerleyiz. |
113. Ömrümüzden bir gün daha geldi geçti; Derede akan su, ovada esen yel gibi. İki gün var ki dünyada, bence ha var ha yok: Daha gelmemiş gün bir, geçmiş gün iki. |
||
114. Tanrı, her an sevdiğinin kapısında ol; Bu dünyadan o dünyadan bana ne! Gönlüm ter gibi çıkıp bedenimden Karıştı varlığın denizlerine. |
115. Gönül, her an sevdiğinin kapısında ol; Her istediğini onda ara, onda bul. Aşk tavlasında hileye kaçma kalleşçe: Koy canını ortaya, soyulursan soyul. |
||
116. Sarhoş oldum mu aklım azalır; Ayıldım mı sevincim dağılır. Ne sarhoş, ne ayık bir hal var ya? En güzeli öyle yaşamaktır. |
117. Sevgili, sırlarına eren gönül nerde? Sözlerinin tekini duyan kulak nerde? Gece gündüz serilirsin de karşımıza: Yüzünü bir kez gören mutlu göz nerde? |
||
118. Dert içinde sevinci bul da yaşa; Haksız düzende haklı ol da yaşa; Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın, Varından yoğundan kurtul da yaşa. |
119. Açılmaz kapıları açmanız mı gerek? Dünyada insanca yaşamanız mı gerek? Bırak öyleyse iki dünyayı birden: Ey ölü canlılar, canlar uyanık gerek! |
||
120. Dün özledim de seni coştum birden bire; Çıktım senin yerin dedikleri göklere. Bir ses yükseldi ta yukarıda, yıldızlardan: Gafil, dedi; bizde sandığın Tanrı sende! |